Hz. Muhammed (sav)
Hz.Muhammed'in çocukluğu ve gençliği (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
Hz.Muhammed, yaklaşık 570 yılında Mekke'de yetim olarak dünyaya gelmiştir; çünkü babası Abdullah, onun doğumundan önce vefat etmiştir. Erken yıllarında en iyi bakımı alabilmesi için annesi Amina, onu Banu Sa'd kabilesinden bir kadın olan süt annesi Halime'ye götürmüştür. O dönemde çocukların kırsal bölgelerde yetiştirilmesi, sağlıklı bir gelişimi teşvik etmek için yaygın bir uygulamaydı. Halime'nin Muhammed'e sevgiyle bakması ve ona kendi çocuğu gibi davranması onun çocukluğu üzerinde kalıcı bir etki bıraktı.
Muhammed henüz altı yaşındayken annesi Amina vefat etti. Onun ölümünden sonra, dedesi Abdul Muttalib, onun bakımını üstlendi ve ardından amcası Abu Talib devraldı. Bu zor koşullara rağmen, Muhammed gençliğinde başarılı oldu ve ticaretle uğraştı. Dürüst ve güvenilir bir insan olarak ün kazandı ve bu nedenle „El-Emin“ (Güvenilir) unvanını aldı.
Hz.Muhammed'in Hatice ile evliliği ve ilk vahiyler
Hz Muhammed, yaklaşık 25 yaşındayken zengin bir dul olan Hatice ile evlendi. Hatice, sadece eş olarak değil, aynı zamanda iş ortağı olarak da ona destek oldu. Hatice, Muhammed'in 610 yılında Kuran'ın ilk vahyini aldığı zaman İslam'ı kabul eden ilk kişi oldu.
Bu vahiy melek Cebrail aracılığıyla geldi ve peygamberlik faaliyetinin başlangıcı oldu. Hz. Muhammed'e tevhidi (birliği) tebliğ etmesi ve insanları putlara tapmaktan uzaklaştırması emredildi. Başlangıçta mesajı, ailesi ve yakın arkadaşlarıyla sınırlıydı; ancak zamanla giderek daha fazla takipçi kazandı. Bu durum, Mekke'nin egemen elitleri olan Kureyş'in de direnişiyle karşılaştı.
İlk Müslümanlara yapılan zulüm ve Medine'ye Hicret
İlk Müslümanlara yönelik zulüm zaman içinde önemli ölçüde artmıştır. Pek çok Müslüman sosyal izolasyonla karşı karşıya kalırken aynı zamanda ciddi bir ekonomik baskıya da maruz kaldı. Bu ayrımcılık ve Mekke'deki yönetici Kureyş elitinin baskısı, pek çok müminin özgürlüklerinin kısıtlanması anlamına geliyordu. Sık sık hakarete uğruyor, fiziksel saldırıya uğruyorlardı.
Bu zor durum karşısında, 622 yılında Hicret gerçekleşti; bu, Medine'ye göç anlamına geliyordu. Orada, İslam'ın prensiplerine dayanan bir müslüman topluluğu kurdu. Yeni topluluk üyelerine güvenlik ve istikrar sağlamak amacıyla, şehirdeki çeşitli kabileler ve gruplarla anlaşmalar imzaladı. Bu anlaşmalar, barışı teşvik etti ve bir arada yaşamasını güvence altına aldı.
Onun liderliği ve öngörüsü sayesinde Medine, dini topluluğun pekiştiği ve büyüdüğü bir İslam merkezi haline geldi. Hz. Peygamber, sadece dini yönlerle değil, aynı zamanda topluluğun sosyal ve siyasi organizasyonu ile de ilgilendi; bu da gelecekteki İslami toplumun temellerini oluşturdu.
Mekkelilerle çatışmalar ve Mekke'ye dönüş
Bu çatışmaların en belirgin örneklerinden biri, 624 yılında gerçekleşen Bedir Savaşı'dır. Müslümanlar, bu savaşta Mekkelilere karşı önemli bir zafer elde ederek kendilerine olan güvenlerini artırdılar. Ancak, takip eden yıllarda da çatışmalar devam etti ve 625 yılında Uhud Savaşı, Müslümanlar için ağır kayıplara yol açtı.
Sonunda, 628 yılında Hudeybiye Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma, iki taraf arasında bir barış sağladı ve Müslümanlara Kabe'yi ziyaret etme hakkı tanıdı. Ancak, bu antlaşma çok uzun sürmedi ve Kureyş, antlaşmayı ihlal edince Müslümanlar tekrar harekete geçti.
630 yılında, Mekke'yi fethederek şehre girdiler. Bu zafer, İslam'ın yayılması açısından tarihi bir dönüm noktasıydı. Kureyş liderleri teslim oldu ve İslam, Mekke'de hâkimiyet kurdu. Peygamber, şehre girdiğinde, birçok putu yıkarak tevhid inancını pekiştirdi ve Mekke'nin kutsal bir şehir olarak yeniden doğuşunu sağladı.
Hz. Muhammed'in mirası (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
Hz. Muhammed sadece dini konulara değil, aynı zamanda sosyal adalete de kendini adamıştır. Adaletsizlik, yoksulluk ve baskıya karşı vaazlar vermiş ve tüm insanlar için eşitlik çağrısında bulunmuştur. Merhamet, hayırseverlik ve bağışlama konusundaki öğretileri bugün hala İslam'ın merkezinde yer almaktadır.
Konuşmalarında ve öğretilerinde kadınların ve haklarının korunmasının önemini defalarca vurgulamıştır. Müslümanları kadınlara saygılı davranmaya ve onurlarını korumaya çağırmıştır.
Hayatının son yıllarını toplumu güçlendirmek ve İslam'ın ilkelerini yaymakla geçirdi. Son haccı olan Hacc'ı 632 yılında yaptı ve bu sırada veda hutbesini verdi.
Hz. Muhammed (sav), 632 yılında vefat etmesinin ardından geride ümmet olarak bilinen canlı ve büyüyen bir topluluk bırakmıştır. Bu topluluk, Muhammed'in son yıllarında pekiştirdiği İslam öğretileriyle karakterize edildi. Topluluğun birliğini ve devamlılığını sağlamak için en yakın arkadaşları olan Sahabeler lider oldular.
Onun hayatı ve öğretileri dünya çapında milyonlarca insan için bir rehberdir ve bugün hala İslam medeniyetinin ve kültürünün temelini oluşturmaktadır.